Her insanın iki yönü olduğunu unutmamak gerek. Kimi hüznünü göstermekten çekinmez, kimi gülüşlerinin arkasına saklar. Kimi karanlıkları göremeyecek kadar mutludur, kimi sadece mutsuzlukları görecek kadar karanlık. Tabi insan gördüğüne inanıyor. Sanal ortamlarda yazılarına bakıyoruz, gerçek hayatta gülüşlere aldanıyoruz. Hayat garip. Çok mutlu olduğunu düşündüğün insanın 'gerçek' yüzünü gerçek olmadığını düşündüğümüz ortamda görüyoruz.
Benim başıma sıkça geliyor. Bana kalsa iç dünyamı korkmadan yazıyorum, bazılarınızın deyimiyle karamsarım, depresif ya da her ne etiketse öyle yazıyorum. Eminim hiç gülmediğimi, sürekli somurtarak gezdiğimi düşünen bir yığın insan vardır. Öyle değil işte, öyle değil. O değil de, öyle değil diyerek sürekli kendimi açıklama çabasında olduğum günler geldi aklıma. Bir süre sonra boşvermeyi öğrendim. Nasıl olsa anlamayacaklar, yani seni görene dek.
Gün içinde arkadaşlarımla okulda ya da başka bir yerde vakit geçirdiğim insanlar ise tam tersini düşünüyorlardır eminim. Bazıları yazılarıma denk geldiklerinde oldukça şaşırıyorlar. Yine beni sadece yazılarımla tanıyanlar tanışma fırsatı yakaladığımızda 'hiç böyle beklemiyordum seni' diyorlar. Gerçek olan ne?
Hayat garip, aslında çok normal. Parçalara bölünmüş bir sen var ortada. Hangisi sensin? -Hepsi. Evet hepsi sensin, sadece kimisine gülüyorsun, kimisine ağlıyorsun. Çünkü kimi gülüşünü anlıyor, kimi göz yaşını silmekten hoşlanıyor. Her bir parçan, nabza göre şerbet veriyor.
Gerçek olan ne peki biliyor musun? Gerçek olan, tüm benliğini birleştiren bir insanı bulabilmek. Her parçanı göstermekten zerre korkmadığın ve her parçanı yanlışta olsa seven birinin varlığını hissetmek. İşte o zaman mutsuzluklar da mutlu gelmeye başlar. Anlaşılmaktan güzel ne olabilir ki bu hayatta? Senin için, amaçsızla girilen 'gülücük' partileri, sosyalleşme adını verdiğin insanlıktan çıkaran sahte ortamların geçici 'mutluluğu' olabilir. Sahte olan bu.
Gerçek olan ne? Bir kendine sor. gerçek olan orada.